Tahliye Taahhütnamesi İmzaladım, Eşimin İmzası Yok Tahhütname Geçerli Mi?

Tahliye Taahhütnamesi İmzaladım, Eşimin İmzası Yok Tahhütname Geçerli Mi?

Tahliye taahhütnamesinin geçerliliği akıllarda soru işareti oluşturan bir konudur. Tahliye taahhütnamesinin geçerli olabilmesi için gerekli şartları “Tahliye Taahhütnamesi” başlıklı yazımızda açıklamıştık.

Bu yazımızda daha spesifik bir konudan bahsedeceğiz. Şöyle ki, birçok kişi kiraladığı evi aile konutu olarak kullanmaktadır. Aile konutu, eşlerin ve çocuklarının hayatını idame ettirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullanılan mekandır. Aile konutunun eşlerin mülkiyetinde olmasına da gerek yoktur. Yani eşler kiraladıkları evi aile konutu olarak da kullanabilirler.

TMK madde 194/4’te “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.” hükmü bulunmaktadır.

Eğer eşlerden biri konutu kiralarken tahliye taahhütnamesi imzalamış ve diğer eşin bu taahhütnamede imzası yoksa ilgili tahliye taahhütnamesi ileri sürüldüğünde aile konutu itirazında bulunabilir.

Ancak tarafların aile konutu itirazında bulunabilmesi için taşınmaz üzerinde şerh verilmiş olması veya en azından aile mahkemesinde aile konutu tespiti davası açılmalıdır. Birçok Yargıtay kararı da bu yöndedir. Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/12-652 E. 2005/583 K. sayılı ilamında:

“Tahliye istemine konu taşınmaz açıklandığı üzere takip alacaklısı tarafından takip borçlusundan satın alınmış ve tarafların sözlü anlaşmaları ile içinde oturulmakta iken iki ayrı tahliye taahhüdüne konu edilmiştir. Bu tahliye taahhütlerine dayanılarak alacaklı tarafından girişilen takibe borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiştir.

Takip kesinleşmekle takibin tarafları arasındaki ilişkinin hukuksal niteliği ve kesinleşen takibin sonuçları uyuşmazlık konusu olmakta çıkmıştır.

Dolayısıyla şikayet konusu olayda takip kesinleşmekle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 276/son maddesinin uygulanma olanağı bulunmaktadır.

Burada alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki üzerinde değil; şikâyetçinin onlar karşısındaki konumu üzerinde durmak gereği ortaya çıkmaktadır.

Kural olarak; eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaan taşınmazda oturduğundan -boşanma gerçekleşse bile- İİK. nun 276/son madde hükmü gereğince 3.kişi konumunda değildir.

Ancak, kural bu olmasına karşın tahliyeye konu konutun aile konutu olarak kullanıldığı, şikâyetçi eşin halen bu yerde çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiği ileri sürüldüğüne göre şikayetçinin bu iddiası üzerinde durulmak gerekir.

Zira 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun başlıklı 194/1 maddesinde; Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 194/3 maddesinde ise; Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini "tapu müdürlüğünden" isteyebilir.

Denilmektedir.

Bu hükümler göstermektedir ki, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir.

Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikâyetçi eşin talebi üzerine olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikâyetçinin bu yerin olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikâyetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir.”

 



 

WhatsApp Destek Hattı