BOŞANMA DAVASI VE BOŞANMA SEBEPLERİ
Boşanma
Evlenme ile kurulan Evlilik Birliğinin ,Medeni Kanun’da sayılan sebeplerle, mahkeme kararıyla sonlandırılmasıdır. Boşanma davasının açılabilmesi ve boşanma sebeplerinin göz önünde bulundurulabilmesi için öncelikle hukuka uygun bir evliliğin varlığı gerekir.
Evlenme ile kurulan evlilik birliği eşlere bazı yükümlülükler yükler iş bu yükümlülerden bazılarının eşlerden biri tarafından yerine getirilmemesi veya eşler arasında varılan ortak mutabakatla evlilik birliğinin son bulduğuna karar verilmesi halinde taraflardan biri mahkemeye başvurarak boşanma kararı verilmesini isteyebilir. Yani boşanma davası ya anlaşmalı olarak açılır ya da çekişmeli olarak açılır.
Bir boşanma davası açılacağı zaman en önemli konu boşanmanın sebebidir. Her boşanma sebebi somut olaya göre belirlenir. Davanın seyri, nafaka, velayet gibi konular ise belirlenen boşanma sebebine göre şekillenir.
Boşanma sebepleri Genel Boşanma ve Özel Boşanma Sebepleri olarak iki grupta toplanır.
Boşanma davası açılırken hangi sebebe dayanıldığı önemlidir. Çünkü bu sebebe göre dava süreci ilerleyecektir. Örneğin genel bir boşanma sebebine dayanıldığı durumlarda davacının davalının kusurlu olduğunu kanıtlaması gerekir. Buna karşılık eğer özel sebebe dayanılarak boşanma davası açılıyorsa bu özel sebebin gerçekleştiğinin kanıtlanması yeterlidir.
A-GENEL BOŞANMA SEBEPLERİ
Genel Boşanma Sebepleri TMK 166 Maddesinde düzenlenmiş olup iş bu madde ile yasa koyucu hakime özel boşanma sebebine girmeyen ve kanunda ayrıntıları ile gösterilmeyen diğer pek çok durumdan dolayı da boşanma kararı verebilme olanağı vermiş olup iş bu durumlar genel boşanma sebebini oluşturmaktadır.
A1-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK Mad.166 f.I-II )
A2-Anlaşmalı Boşanma (TMK Mad.166 f.III )
A3-Eylemli Ayrılık Sebebiyle (TMK Mad.166 f.IV ) olarak belirtebiliriz.
A1-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK Mad.166 f.I-II ): Genel boşanma sebeplerinden sayılan Evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebi kanunda şu şekilde tanımlanmıştır:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayanılarak açılan davada sebebin varlığı boşanma kararının verilebilmesi için yeterli olmayıp eşler arasında meydana gelen olayın evlilik birliğini temelinden sarsıp sarmadığını hakim takdir edecektir. Ayrıca davacının karşı tarafın kusurlu olduğunu da kanıtlaması gerekir. Eğer mahkemece kusurlu olduğu belirlenen taraf boşanma davası açmışsa boşanma davası reddedilir. Bu durum ile ilgili Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/ 10689 Esas, 2023/1405 Karar sayılı 29.03.2023 tarihli kararında ‘’İlk derece Mahkemesinin ‘’ davalı kadının kusurunun ispatlanamadığı, evlilik birliğinin davacının kusurlu tutum ve davranışları sonucu temelinden sarsılmış olduğu ve tam kusurlu davacının boşanma davası açma hakkı bulunmadığı gerekçesi ile davacının davasının reddine ilişkin karar usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.
Peki hangi davranışlar evlilik birliğinin temelini sarsar?
Kanun evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebini belirli davranışlar göstererek kısıtlamamıştır. Evlilik birliğini sarsabilecek her türlü davranış bu sebebe dayanılarak açılan boşanma davasının konusu kabul edilir.
Buna rağmen uygulama ve Yargıtay’ın kararlarından yola çıkarak hangi davranışlar sebebiyle evlilik birliğinin temelinden sarsılabileceği konusunda örnek davranışlar belirlenmiştir. Bu davranışlar genel olarak Duygusal, Fiziksel, Cinsel, Ekonomik, Sosyal vs. şiddetin her türlüsü boşanma sebebini oluşturur.
Şiddet; Kişinin onuruna, gururuna, bedensel bütünlüğüne, özgürlüğüne, yaşam hakkına ,cinselliğine yönelik zorlayıcı ,saldırgan davranışlar bütünüdür.
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun Hükümlerine göre ‘’Korku,endişe,güvensizlik,baskı,gerginlik,karamsarlık,yılgınlık,kızgınlık yaratan her durum şiddet unsuru sayılmalıdır.
Duygusal Şiddet Sayılabilecek durumlara; Küçültücü, aşağılayıcı, suçlayıcı, baskıcı, dışlayıcı, hakaret edici, sevgisiz ve ilgisiz davranmak ,hakaret etmek, kendisini ve ailesini tehdit etmek, , aşırı kıskançlık, eve almamak, ailesinin yanına bırakmak, ilgisiz davranmak (eşle, çocukla, evle) eşinden sıkıldığını ve iğrendiğini söylemek, evliliğe ailenin müdahalesi örnek olabilir.
Evlendiklerinde eşler birlikte müşterek bir hayat kurarlar. Bundan dolayı da ailelerin bu müşterek hayata karışmaya yönelik eylemlerinin bulunmaması gerekir. Eğer müşterek hayata müdahale bulunuluyorsa bu davranışlar boşanma sebebi teşkil eder. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/24271 Esas 2018/10265 Karar sayılı ve 01.10.2018 tarihli kararında “…davacı-davalı erkeğin “manevi olarak bağımsız konut temin etmediği, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı” anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, kadın dava açmakta haklıdır.” diyerek aile müdahalesinin boşanma davası açma konusunda haklı sebep olduğunu belirtmiştir.
Kıskançlık eşler arasında makul bir seviyede olduğu sürece boşanma davasına konu teşkil etmez. Ama taraflardan biri diğer eşe karşı ortak hayatı çekilmez hale getirecek şekilde bir kıskançlık gösterirse bu durum boşanma davası açılmasını haklı kılar. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/23207 Esas 2013/9456 Karar sayılı ve 04.04.2013 tarihli kararında aşırı kıskançlık gösteren eşin diğer eşe göre daha kusurlu olduğunu belirtmiştir.
Fiziksel Şiddet Sayılabilecek durumlara; Dövmek ,(eşini, çocuklarını, ailesini karşılıklı dövmek gibi ) , dövülmek, dövülmeye seyirci kalmak, yaralamak, fırlatmak, itmek, saçını yolmak, ısırmak, tekmelemek gibi her türlü fiziksel şiddet örnek oluşturabilir.
Fiziksel şiddet sebebiyle boşanma davasının açılabilmesi için şiddetin evlilik birliği devam ederken ve boşanma davası açılmadan önce gerçekleşmiş olması gerekir. Boşanma davası sırasında uğranılan fiziksel şiddet nedeniyle tazminat talebinde bulunulabilir ama bu talep boşanma davasında incelenmez. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6199 Esas 2019/781 Karar sayılı ve 11.02.2019 tarihli ilamında da bu husus şu şekilde açıklanmıştır; “….davacı kocanın davalı eşine uyguladığı bu fiziksel şiddet boşanma davasının açılmasından sonraki tarihte vuku bulmuştur. Dava tarihinden sonra gerçekleşen bu olay yeni bir davanın konusunu oluşturabilir ise de eldeki bu davada boşanmaya ve dolayısıyla kusur tespitine esas alınamaz.”
Cinsel Şiddet Sayılabilecek durumlara; Cinsel ilişki kuramamak, istenmeyen şekilde cinsel ilişki kurmak, istek dışı cinsel ilişki kurmak, cinsel yetersizliği açıklamak, eşini satacağını söylemek ,cinsel sapkınlıkta bulunmak, porno cd seyrettirmek ,cinsel tacizde bulunmak ,güven sarsıcı davranışlarda bulunmak, başkası ile el ele görünmek ,eski eşi ile görüşmek, eski sevgilisi ve eski eşini unutamadığını söylemek, başkası ile sık sık görüşmek, başkası ile yaşamak, eve başkasını almak, sadakatsizliği açıklamak gibi davranışlar örnek oluşturabilir.
Cinsel İlişkiden Kaçınmak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/3107 Esas 2017/12564 Karar sayılı ve 13.11.2017 tarihli ilamında “Ruhsal ve fiziksel bir rahatsızlığı bulunmayan, davalı-karşı davacı erkeğin, geçerli bir sebebi olmaksızın davacı-karşı davalı kadınla cinsel ilişkiye girmekten kaçınması ve sorunun çözümü konusunda çaba göstermemesi kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, ilk derece mahkemesince kadın yararına manevi tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. ” diyerek cinsel ilişkiden kaçınmanın boşanma sebebi olarak kabul edilebileceği öngörülmüştür.
Cinsel ilişki kuramamanın boşanma sebebi olması için yargıtay pek çok durumu değerlendirmekte olup bunlardan bazıları ilişki kurulamadığının anlaşılması, ilişki kuramama sebebi, evlilik süresi, fiziksel kusurun bulunmaması, davanın ilişki kuramayan tarafın açmamış olması gibi durumların değerlendirilmesi gerekmekte olup hata yapmamak ve hak kayıplarına uğramamak için BOŞANMA AVUKATINDAN uzman bir destek alınmasında fayda vardır. Eskişehir Boşanma avukatı olarak büromuza başvurulabilir.
Ekonomik Şiddet Sayılabilecek durumlara; Birlik görevlerini yerine getirmemek, ortak konutu sağlamamak, eve bakmamak, aşırı tasarruflu davranmak, çalışmamak, zorla çalıştırmak, aşırı borçlanmak, şans oyunları ve kumar oynamak, borçlarını ödememek vs. davranışlar sayılabilir.
Sosyal Şiddet Sayılabilecek durumlara; Kendi isteğine uygun giyinmeye zorlamak, içki içmeye zorlamak, aykırı hobilere sahip olmak, uyuşturucu kullanmak, din kurallarını istismar etmek, imam nikahlı yaşamak, üfürükçülere büyücülere götürmek vs. davranışlar sayılabilir.
Yukarıda saymış olduğumuz sebepler evlilik birliğini temelden sarsan eylemlerden birkaçı olup açılan boşanma davasına konu edilebilir.
A2-Anlaşmalı Boşanma (TMK Mad.166 f.III ); Genel boşanma sebeplerinden sayılan Anlaşmalı boşanma kanunda şu şekilde tanımlanmıştır:
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda irade ilkesi geçerli olmadığından eşlerin hakim kararı olmaksızın mahkeme dışında evlilik birliğini sonlandırması mümkün değildir.
Anlaşmalı boşanma ;
en az bir yıl süren evliliklerde , eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi ile olur. Bu durumda hakim tarafların boşanma yönündeki iradeleri ile bazı koşulların gerçekleşmesi ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğunu kabul eder ve tarafların boşanmalarına karar verir.
Bu durumda TMK 166/3 maddesindeki anlaşmalı boşanma şartlarını şu şekilde sıralayabiliriz;
1-Evlilik Süresi
Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.1 yıllık süre hakim tarafından kendiliğinden araştırılacak bir husus olup 1 yıllık sürenin dolmamış olduğu anlaşılırsa hakim davayı reddetmez taraflara delillerini sorarak davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam eder.
2-Başvurma
Boşanma kararına varan eşler birlikte başvurmalıdır ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi gerekmektedir. Bu şekilde anlaşmalı boşanma süreci başlatılır.
3-Tarafların Dinlenmesi
Mahkeme tarafları bizzat aynı anda dinlemeli ve iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmelidir. Bu nedenle anlaşmalı boşanma davalarında taraflar avukatla temsil edilseler dahi bizzat duruşmaya katılmak zorundadırlar.
4-Boşanmanın Sonuçlarının Düzenlenmesi
Bir boşanma protokolü düzenlenmeli ve bu protokolde boşanmanın mali sonuçları (maddi manevi tazminat ,nafaka) ve müşterek çocukların durumu düzenlenmiş olmalıdır. Mal rejiminin tasviyesi ve ziynet alacaklarının anlaşmalı boşanma protokolünde düzenlenmiş olması şart değildir. Ancak taraflar isterse mal paylaşımı , ziynet ve altın alacağı konusunda da düzenlemeler yapabilir.
5-Düzenlenmenin hakim tarafından uygun bulunması
Hâkimin taraflarca düzenlenen ve mahkemeye sunulan protokolü uygun bulması şarttır. Hakim tarafların ve çocukların yaralarını dikkate alarak taraflarca sunulan protokolde gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Ancak Mahkeme kendisini tarafların yerine koyarak değişikliği kendiliğinden gerçekleştiremez bu değişikliğin taraflarca da kabul edilmesi gerekir. Mahkeme tarafların düzenlemesinin kabul edilmeyiş gerekçesini açıklayıp onlara bir teklif götürmeden davayı reddedemez.
A3-Eylemli Ayrılık (Fiili Ayrılık) Sebebiyle (TMK Mad.166 f.IV )
Genel boşanma sebeplerinden sayılan Eylemli Aykırılık Sebebiyle boşanma kanunda şu şekilde tanımlanmıştır:
‘’ Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’’
Eylemli Ayrılık Sebebiyle Boşanmayı uygulamada ve halk arasında Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanma olarak da adlandırılmaktadır. Tarafımızca da uygulamaya uygun olarak Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanma olarak adlandırılacaktır.
Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanmaya Karar Verilmesinin Şartları
1-Reddedilmiş bir boşanma davası bulunmalıdır
Taraflar evlilikleri boyunca tek bir boşanma davası açmak zorunda değildir, farklı boşanma sebeplerine dayanarak birden fazla boşanma davası açabilirler. Bu nedenle taraflar arasında birden fazla reddedilmiş ve kesinleşmiş boşanma davası bulunuyorsa iş bu 3 yıllık fiili ayrılık süresine esas alınacak boşanma davasının mutlaka reddedilip kesinleşen son davaya dayanılarak açılması şart değildir. Boşanma davalarından birinin (ilk veya son dava olması fark etmeksizin ) üç yıllık bekleme süresinin geçmiş olması koşulunu gerçekleştiren herhangi bir ret kararına dayanılarak fiili ayrılık sebebine dayanılarak boşanma davası açılabilir.
2-Ret kararının kesinleşmesinden sonra üç yıl geçmiş olmalıdır
Üç yıllık sürenin başlayacağı tarih ret kararı tarihi değil ret kararının kesinleşme tarihidir.
Uygulamada üç yıllık bekleme süresini başlatabilmek için göstermelik bir boşanma davası açılarak ilk oturumda açılan iş bu boşanma davasından feragat edilerek feragat sebebiyle boşanma davasının reddine karar verdirerek üç yıllık bekleme süresinin iş bu ilk oturum tarihinden itibaren başlaması sağlanabilmekte ,kesinleşme beklemeden bekleme süresi kısaltılabilmektedir. Yani feragat sebebiyle reddedilmiş bir boşanma davasına dayanılarak açılan fiili ayrılık sebebiyle boşanma davalarında üç yıllık bekleme süresinin başlangıcı feragat tarihidir. Zira; feragat iradenin açıklandığı anda kesin hüküm hukuksal sonuçlarını doğurur.
Yabancı mahkemede açılmış ve reddedilmiş bir boşanma davasının fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasına esas alınması için geçecek süre iş bu ret kararının Türkiye de tanınma davası kararının kesinleşme tarihinden itibaren üç yıldır.
3-Ret Kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayat kurulmamış olmalıdır
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesine rağmen her ne sebeple olursa olsun orta hayat kurulmamış olmalıdır. Yargıtay kararlarında ortak hayat; eşlerin evlenmeyle tanınan hakların kullanılması, yükletilen görevlerin yerine getirilmesini üstlenecek şekilde bir araya gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle ortak hayatın hangi durumlarda yeniden kurulmuş olduğu hususu önemli bir konu olup her bir araya gelme ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamını taşımamaktadır. Ortak hayatın yeniden kurulmuş sayılmadığı durumlara örnek;
- Çocuklar için (ihtiyaçlarını karşılamak, hastalığını tedavi ettirmek, düğün törenlerini yaptırmak, ziyaret etmek vs.) bir araya gelmek
- Bir konuyu görüşmek için bir araya gelmek
- Zorunluluk sebebiyle bir araya gelmek (Hasta ziyareti, cenaze töreni, sosyal ortam, düğün vs.) sayılabilir.
Ortak hayatın yeniden kurulup kurulmadığı hususu önemli olup iş bu hususun ispat yükü davacı taraftadır. İspat aracı olarak tanık anlatımları zabıta araştırması otel pasaport vs. kayıtlar kullanılabilmektedir.
B-ÖZEL BOŞANMA SEBEPLERİ
Türk Medeni Kanunu’nun 161-165. maddeleri arasında boşanmanın özel sebepleri sayılmıştır.
ZİNA
Zina, bir eşin kendi eşi haricindeki bir karşı cins ile cinsel birliktelik kurmasıdır. Türk Medeni Kanunu’nu madde 161’de eşin, zina yapan eşe karşı bu sebepten dolayı boşanma davası açabileceğini belirtmiştir. Boşanma davası eşin zinayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay ve herhalde zinanın yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir. Ayrıca zinayı öğrenen eş, karşı tarafı affetmişse zinadan dolayı boşanma davası açamaz.
TERK
Bir durumun terk olarak nitelendirilebilmesi için eşin, ortak hayatın sorumluluklarından kaçmak maksadıyla diğer eşi terk etmiş olmalı veya haklı sebebi olmamasına rağmen ortak konuta geri dönmüyor olması gerekir. Bu iki durumdan birinin varlığı halinde terk eden eş 6 aydır geri dönmüyorsa ve istem üzerine hakim ve noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmışsa terk edilen eş boşanma davası açabilir.
HAYATA KAST,PEK KÖTÜ MUAMELE VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde eşlerden birinin diğerinin hayatına kastetmesi durumunda, diğerine karşı kötü muamelede bulunması durumunda ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunması halinde bu davranışlarla karşılaşan eşin boşanma davası açabileceğini belirtmiştir. Bu davranışlara maruz kalan eş, boşanma sebebini öğrendiği tarihten itibaren 6 ay ve herhalde bu davranışların ortaya çıktığı tarihten itibaren 5 yıl içinde boşanma davası açması gerekir.
SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
Türk Medeni Kanunu madde 163’e göre eşin bu sebepten dolayı boşanma davası açabilmesi için diğer eşin ya küçük düşürücü suç işlemesi veya haysiyetsiz hayat sürmesi gerekir. Ayrıca boşanma davası açacak eşin bu davranışlar sebebiyle ortak hayatı sürdüremiyor olması gerekir.
AKIL HASTALIĞI
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açacak olan eşin ortak hayatı sürdüremiyor olması gerekir. Artık ortak hayat onun için çekilemez bir hal almış olması gerekir. Böyle bir durumda olan eş, akıl hastalığının geçmesine olanak olmadığını resmi sağlık kurulu raporuyla kanıtlaması halinde boşanma davası açabilir.
Boşanma Davasında Vekilin Önemi
Boşanma davası sırasında tarafların birçok talepleri ve hakları bulunmaktadır. Velayet, maddi-manevi tazminat, mal paylaşımı gibi konularda hak kaybına uğramamak için boşanma davasının avukat aracılığıyla yürütülmesi önemlidir.
Eskişehir boşanma avukatı arayan kişilere öncelikle Elife Çetintaş Hukuk ve Danışmanlık Avukatlık büromuzda konuyla ilgili gerekli bilgileri verilir daha sonrasındaysa müvekkillerin hak ve taleplerini korumak için süreç başlatılır.